Teravihte yanımda küçük bir çocuk vardı
Teravihte yanımda küçük bir çocuk vardı. Boyu belime kadar geldiği için üşümüş kulakları dirseğime değiyordu arada. Kolumun sıcaklığı hoşuna gitmiş olacak ki üşüyen kulakların dirseğime teması gittikçe artıyordu. Arada kafasını kaldırıp benim bu bakışlarını görmediğime gerçekten inanarak iyice yüzüme bakıyordu. Rekâtlar uzadıkça yorulan diz kapakları mecalini kaybediyor ve gözlerinin ağır ağır yumulmaya başladığını hissediyordum. Oturulan tahiyyatlarda ön safta kendinden biraz daha büyük arkadaşının ismini söyleyip “susadım ben” demesi sesli okunan surelerin arasında gülmemek için kendimi zor tutmama sebep oluyordu. Tekrar kıyama kalktığımızda uysal bir kedi gibi bana sokulup yine soğuk kulaklarını dirseğime değdiriyor ve ağırlığını bana biraz daha veriyordu. Her rekâtta bunu daha çok hissediyordum. İşte bu son rekâtta bu oldukça belirginleşmiş ve nerdeyse ufaklık tamamen kendini bana bırakmıştı. İmamın tekbir sesiyle yanımdakini sarsmadan ağırca rukuya gidip yine aynı ağırlıkta secdeye gitmiş ve ikinci secdeyi beklerken bizimki çoktan kendinden geçmiş ve kendini zaten gelişini bekleyen kollarıma bırakmıştı bile. Cemaat secdeye giderken ben oturduğum yerde kollarıma düşen afacanın zar zor açmaya çalıştığı gözlerine bakıp gülümsüyordum artık. Elleri hala önünde bağlı ve sanırım kendini namazda ve ayakta sanıyordu. Sonra ağırca gözlerini açıp “bitti mi namaz” dedi. “Evet” dedim hadi selam ver…
Bunların hepsi olmadı elbette. Ama yanınızda tatlı ve artık uzayan teravihten sıkılmış bir çocuk varsa ister istemez bunları kurgulatıyor insana.
Çocuklar olmalı namazda ve camide. Ama sanırım biraz daha arka saflardaki koşuşturmaları ve yaramaz sesleriyle.
Mehmet Deveci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder