Dar ve eski pardesunun içerisinde bir anne, zorla çekiştiriyor mahalle bakkalının önünde ki cips standına ulaşmaya çalışan oğlunu, “sonra alırız” diyor her iki kelimesinde “sonra alırız…”
“Sonra”, yüreğin vadedelebileceği en büyük şey çünk ü.
Elde olan en büyük sermaye.
Döke saça kullanılan, her türlü ihtiyaca hemen yetişen en büyük çare!
“Sonra”lara ısmarlanmış umutlar, sıkıca tutar çocukça ağlayışları.
Sıkıca tutunan ağlamaları hep “sonra” tutar.
Hep “sonra”.
Bugün yoktur elde, ama sonra mutlaka olacaktır, tazecik yarınlarının içli serzenişlerini, yok’u bilmez figanlarını teskin edecek en büyük cevaptır “sonra”.
“Sonra alırız, sonra gideriz, sonra götürürüm, sonra veririm” kendilerine gelen isteklerin en seçkin karşılayıcısıdır.
”Yok” dan daha merhametli, daha ümit vardır çünkü.
Bugün elde olan “sonra”dır. Yarına Allah Kerim…
Sonraya sarmalanmış bir hayattır, dar ve eski pardesoların içindekilerinin yaşadığı. Gelmiş geçen yaşamların hep kenarında kalmış, kenar mahallerin küçük bakkalları önündeki cazibelere cömertçe “sonra” harcamak düşmüştür bahtlarına. Harcadıkça çoğalan bir ödeme biçimini müsrifçe sunarlar isteklerine.
Ebu Zer’ce bir tesellinin mecburi sunumlarını arz ederler heveslerine.
“Ebu Zerr, eşyalar'ın nerede?” diye soranlara;”Bizim başka bir Evimiz var ki, değerli eşyalarımızı oraya gönderiyoruz!” diyen Ebu Zer’in çağdaş sonralarıdır onlar. Bu dünyada isteyip de elde edemedikleri tüm isteklerini, sessiz bir hamd ile geçiştirip, diğer tarafta ki evlerinde bulacak olmanın belirsiz mutluluğunu yaşarlar görünmez yerlerinde.
Kırılganlıklarını, bazen “dar bir pardesu” bazen de “sonra” örter onların.
Bütün yoksunlukları ve olmayanlarının yanında, çok olan şeyleri de vardır; sol yanlarında ki saklama kapların da sıkıca tuttukları; “hamd ile şükür arasında ki yürekleri.”
Yeter ki bu halis tevekküllerini sakladığı yerlerine zeval gelmesin.
Geride kalan her şey “sonra” olup gider nasılsa…
Mehmet Deveci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder