27 Kasım 2013 Çarşamba

Seher Vakti Konuşmaları




Bu sabah bir başka görüntüsü, havası vardı seher vaktinin. hava iyice soğumuş, izlediğim dağ yamaçlarının eteklerindeki ağaçlarının görüntüsü daha bir yeşil, daha berraklaşmıştı. güneş nazlı bir kelebek gibi kendini ağırdan alıyor; üşümek, esen esintilerinden önce geliyordu içime. 


bakışlarım çoğu zaman dalıp gidiyor, baktığım yerleri görmeden geri geliyordu. bunun farkına vardığımda ise tekrar görerek ağır geçişler yapıyordum üzerlerinden.
dalıp giden sadece bakışlarım değil, aklımdan geçirip kalbime söyletmeye çalıştığım dualarımdı aynı zamanda.


uyku mahmuru gözlerimi esintiler yavaş yavaş kendine getirirken, uyku mahmuru kalbimin kendisine gelmesi bayağı güç oluyordu. bunu farkettiğim yerden baştan alıyor, bazen de kaldığım yerden tekrar ediyordum Rab ile içimden konuşmalarıma.
kalbimi şöyle bir kenara çektim, unuttuğu ve sürekli söylemek istediği dualara baktım.


içinde çokça biz geçen cümleler vardı. çokça mağfiret ve mağfiretini istediğim isimli dualar. arka perdesinde çokça kendime kızdığımın görüntüsüyle yaptığım hatalar. bunlarla yüzleşmenin içime verdiği karabasanlar ve sonra bu şiddetli çekişmelerden kaçan gözlerimin izlediği uzak dağ manzaralı ağaçlar.
Pimi çekilmiş konuşmaların şiddetini uyku bütün mahmurluğunu kullanarak dağıtırken, dağıtamazken hep bu görüntü gelip de imdadıma yetişiyordu içimin.


yeşilin en tatlı tonu ve tabiatın en berrak görüntüsü. en güzel sunumuyla bir yeni inşiraha salıyordu beni.
yeni gün, yeni güneş dünün akşam ve gecelerinin üzerine üzerine yürüyor, doğuyor ve yeniden tazeliyordu yeryüzünü.


bundan payıma düşeni almak istiyordum. buna emindim. bunu gerçekten istiyordum ama zayıflığım gelip de oturu veriyordu tüm bu isteklerimin üzerine.
azim, bu muydu? srar, bu muydu?


her sabah yeni bir şans sunan Rab, bizden bu sefer; “ haydi bir daha dene, bunu yapabilirsin, sana kaldıracağından fazlasını yüklemem, bunun için yorul!” mu demek istiyordu. Bunca gürültülü içime rağmen sürekli gözlerimi yakalayıp içime dolan tatlı sabah yeli ve yeşilin zarif rengi bunu anlatıyordu bana.
buna inanıyordum.

güneş başlamıştı…

Mehmet Deveci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder