27 Kasım 2013 Çarşamba

Gözlerden Uzak, Gönle Yakın Düş







Bir dağ yolundayım:
İnce bir yol; kıvrım kıvrım çıkıyor yukarılara... Kenarı uçurum ama manzarası felaket; sadece yan yana yürünebilinen dar ve yokuş bir yol...
Kayalıkların arasından sızan suların üzerine düşen sakınan ayaklar ancak ağır ağır basarak yürüyebiliyor bu yolda.

Bir yanı dağ diğer yanı uçurum ama sınırsız bir gökyüzü var.

Burcu burcu kokan kekik kokuları, ilk defa gördüğüm kuş çeşitleri; solumda ise bütün bu gördüklerimi aklına, kelimelerine giydirmeye çalışan bir yürek çırpıntısı…

Yolumuz dar; ancak bir yüreklik adım düşebiliyor sarp yokuşa... 

Parmaklarımı parmaklarına kilitlemeliyim yüreğimin; düşersem tutar belki beni:
Avuçlarında elleri yüreğimin…

Yüreğimde büyüttüğüm ve biriktirdiğimle yürümek yolları düzleştiriyor sanki, tepeleri aşmamda zorlanmıyor adımlar.

Ve dilimde kısık bir ses; bilmediği bir türküyü mırıldanıyor... Ama içli ama derin... Yokuşların bitişinde bitecek kadar kısa ve uzun.

Oysa zaman elimizde, tuttuk onu... Attık uçurumlardan aşağı...

Düzlüklerden kurtulmanın yoludur yokuş. Emeğin biriktirdiği adımlarla çıkılabilir ancak kalabalıklardan daha yukarı, daha sessize, daha daha ya…

Belki devreden düşlerin ardından zamansız ve habersiz bir düzlük çıkar önümüze; karlı ve soğuk bir hava, bir de küçük kulübe, kim bilir…

O zaman kocaman ütopyayı küçücük bir kulübeye sığdıra bilir miyim bilmiyorum ama “ya çıkarsa” yüreğimi ürpertiyor.

“Yaşanmamış ve yaşamak istenilen ne varsa bulurum” umudu var aklımın gerilerinde.

Gözlerden uzak, gönle yakın bir Ütopya kadar içerimde beklentilerim.

Mehmet Deveci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder