6 Aralık 2013 Cuma

Gitmek



Hiçbir şey yapmak istemiyorum aslında. 
Hiç kimseyle konuşmamak, hiç kimseyi duymamak, hiç kimseyi görmemek…
Çekip gitmek geçiyor içimden, karanlığın ve içimdeki çıkmaz sokakların olmadığı bilinmez yerlere. Kaybolmak, yok olmak.
Cesaret mi edemiyorum yoksa tarife uyan böyle bir yerin yokluğumudur beni durduran bilemiyorum. Hem gittiğim yerlere gelmeyecek mi içimde taşıyıp dışarı vuramadıklarım. Benim olduğum yerlerde onlarda olmayacak mı?
İçimi de bırakıp gitmeli öyleyse, dilimi de, gözümü de, sözümü de.
Belki de kendimi uçsuz bucaksız bir uçurumdan aşağılara salmalıyım. 
Dipsiz bir kuyuya.

Bilmiyorum işte, bilmiyorum…

Sade ve tertemiz doğduğumuz andan itibaren nokta nokta biriktiriyoruz yüreğimizdeki ağırlıklarımızı. Satır satır, hece hece çoğaltıyoruz yüklerimizi. Sonrada kaldıramayıp eziliyoruz altında, iniltimiz kaplıyor içimizi.

Öyleyse gitmek, içerindekileri bırakıp bir yerlere gitmekten öte, gittiğin yerlerde de içindekilerin varlığıyla yaşaya bilme sanatıdır. Tanımlayarak içindekileri, nesneleştirerek, betimleyerek yüreğinin bir köşesinde oturtma sanatı yani.
Senindir yüreğindeki ağırlıklar. Geçmişinden bir parça, bir anı, bir zaman dilimi. Ne kadar sahiplenmek istemesen de, kendine yakıştıramasan da, senindir. İyisiyle, kötüsüyle, güzeliyle çirkiniyle. 
Bir günahtır bazen içinde taşıyıp aklına değdikçe boğulacak gibi olduğun, bir sevaptır beklide unutman gerektiği halde hatırlayıp durduğun.

Mehmet Deveci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder