hevesim yok.
dün gibi günler yaşıyorum. yarın diye bir beklentim yok. tekrarı yorulmuş mırıldanmalarım var. ömrüm neyi beklediğini bilmediğim şeyleri beklemekle geçiyor. geçmiyor sanıyorsun. geçiyor. geçsin dediklerinin geçişine bakmak bile istemiyorsun. geçsin diyorsun, geçiyor geçmez gibi şeyler. umudun kırıntısı dökülmüş mü diye bakıp duruyorum yerlerime. birkaç kahkaha yankısı geri döner mi diye eğleniyorum bilmediğim sokaklarımda. akşam oluyor. sıcak bir odanın penceresi...nden soğuğa bakıyorum bu sefer de. beklediğim nedir bilmemenin sıkılganlığının kaçıncı durağından kaçıncı gelip giden dakikalarını doldurmanın telaşındayım. saatime bakıyorum. bakıyorum sadece. görmüyorum hiçbir dakikasını. dönüp dursun istiyorum. biraz zaman geçsin. biraz daha. anlatılan cümlelerin yarım bırakılmışıyım ben. sus. bitirme lafını. bu kadarının tamamı yeter bana. tamamlanmış cümlelerin umudu da olmuyor. yarım kalmış bir yaşam değil mi ardımızda bıraktıklarımız. geçiyor geçmez gibi görünen zaman. biri gidip diğeri geliyor günlerin. hepsi birbirinin aynısı. bir beklentim yok deyince sahiplenmiş oluyorum tüm beklentileri. oysa ben kendimin yorgunu, beklentilerin sahipleneni mi olmak isterim. düz bir yazının akıp giden satırlarını istiyorum. diğer sayfanın heyecanı uzak bir köy yokuşu şimdi bana. iniş aşağıyım. durduralamayan bir başıboş otomobil tekeri. akıp gidişi kalıyor, geçip gidişin hevesi imrenmelerimde. anlamsız beklentilerin nesiyiz biz çocuklar diyorum biri duyuyormuşçasına. susuyorum tüm sorularıma. hevesim yok diyor başı külahlı tüm yaşlı amcalar. bana ait bir cümlenin tanışıklığını alıp gidiyorum. arkasından gelecek yabancı tamamlayanları bırakıp. uzun lafın kısası gelsin bana tüm çekilişlerde. hevesim yok diyorum. adı bu mu yeni başlamalarımın. yokluğu başlık yapıp içini var olan ne doldurabilir ki deyip yine başa dönüyorum. ters yöne girmiş bir yalnızlığım ben. ışıklar gözümü alıyor. yumunca geçer. tüm uğultuların yalnızlığı dolduruyor kulaklarımı. seçip alıyorum tiz sesleri. bir kenara park edilmiş yalnızlığım ben. binip kaçmak istemeyen yalnızlığım. kalabalık yorgunlukların ne istediğini bilmeyen sıkılganıyım. üşüyen parmak uçlarıma dokunan soğuklarım var. yağmurlu gecelerimim boş sokakları. huhlayarak buğulandırdığım cam aralıklarına dönüp yaptığım karalamalarım. ben, üşengeçliğim, bir şey beklememezliğim içimin vahdetindeyiz. kalabalık yapan ayrışmaların uzağında şekersiz, sade bir çay bardağının saçağında bilmediğim şarkılar ile anlatılmaz bir birlikteliğim var. bir yudumum kaldı. onu da içip gideceğim.
Mehmet Deveci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder